Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tohum

  Senin ruhun yeşilse ruhunun dokunduğu yerler de yeşerir. Bugün tohumların filizlendiği toprağın cesaretlendiği gündür. Bugün Ergenekon' dan çıktığımız gün biz Türklerin Nevruz Bayramı. Türkler topraktan bir tohumun filizlenmesi gibi çıktılar. Kökleri oluşmayan tohum yeşermez ya hani, Türklerin de kökleri öyle derinlerde öyle sağlam... Cesaretlerini, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün de dediği gibi damarlarındaki asil kandan alıyorlar. Bu ruhu taşıyan her Türk vatandaşının yapamayacağı iş, kaldıramayacağı yük yoktur. Çanakkale'de kimsenin kaldıramayacağı ağırlıktaki mermiyi Seyit Onbaşı' nın kaldırması gibi. O yüzden Türk' ün kitabında "yapamayacağım", "zor" ," ağır" gibi kelimeler yok. Türkler o kadar köklü ki kendisinden yüzbinlerce yıl sonraki nesillere Orhun Yazıtları ile seslenebiliyorlar. Hepimiz biliyoruz ki bizi tutan, bağlayan her ne varsa ondan vazgeçtiğimiz ân bizi kimse tutamayacak ...   Velhasıl kelam bu gün cesaretimiz

Leyla ve Mecnun

                                                                                            Merhabalar,  Öncelikle sizlere Leyla ve Mecnun mesnevisiyle ilgili bilgi verip sonrasında izlediğim tiyatronun yorumlarımı paylaşacağım. Leyla ve Mecnun hikayesi en çok işlenen aşk mesnevilerindendir. Bu konuyu en güzel işleyen ve yorumlayan ise Fuzuli' dir. 1535 yılında Fuzuli tarafından işlenen bu hikaye Arap edebiyatından alınmıştır. Arap emirinin tek oğlu olan Kays okula gidiyorken, okulda bir güzel görür, bu güzel Leyla' dır. Leyla'ya aşık olur aynı şekilde Leyla' da Kays'a aşık olmuştur. Kısa bir süre sonra dillere düşen bu aşk Leyla'nın annesinin kulağına gider. Annesi şiddetle karşı çıkar ve kızını okuldan alır. Kays buna çok üzülür aşkından çöllere düşer. Halk arasında adı deliye çıkar. Babası oğlunun bu haline dayanamaz, kızın evine haber yollar ve isterler lakin Leyla'nın babası ben kızımı bir deliye vermem diyerek reddeder. Yeryüzünde kavuşamayacaklarını

Öğretmen

Biraz nostalji..     Bugün çok ilgimi çeken bir filmden bahsetmek istiyorum. Kemal Sunal' ın başrolünde oynadığı 1988 yapım olan ''Öğretmen'' filmi. Bu filmde sosyal mesajlar toplumsal roller mevcut. Hikaye, Hüsnü öğretmenin köyden büyük şehir olan İstanbul'a tayininin çıkmasıyla başlıyor. Başta İstanbul'da yaşamanın zor olacağını ama sonuna kadar mücadele edeceğini bilen Hüsnü Öğretmen pes etmeyi hiç düşünmüyor ve tüm olumsuzluklara rağmen rollerini karıştırmıyor; evde baba, okulda öğretmen. Köyde yaşadığı hayatın rahatlığını sık sık dile getiriyor, dalından koparıp yiyemediği domatesi mahallede tezgahtan satın almanın zorluğu ve gerek ev kiralarının iki katı olmasının getirdiği bütçe sıkıntısına vurgu yapılmıştır. O dönemde öğretmenlerin ek işlerinin olduğunu herkesin geçim sıkıntısı yaşadığını görmekteyiz. Bütün bunlar bir yana öğretmenlik yaparken çocukları iyi gözlemleyip sıkıntılarına yardımcı olmaya çalışıyor bu sayede minik kalpleri fethediyor. Gö