Ana içeriğe atla

Öğretmen


Biraz nostalji..
 
  Bugün çok ilgimi çeken bir filmden bahsetmek istiyorum. Kemal Sunal' ın başrolünde oynadığı 1988 yapım olan ''Öğretmen'' filmi. Bu filmde sosyal mesajlar toplumsal roller mevcut. Hikaye, Hüsnü öğretmenin köyden büyük şehir olan İstanbul'a tayininin çıkmasıyla başlıyor. Başta İstanbul'da yaşamanın zor olacağını ama sonuna kadar mücadele edeceğini bilen Hüsnü Öğretmen pes etmeyi hiç düşünmüyor ve tüm olumsuzluklara rağmen rollerini karıştırmıyor; evde baba, okulda öğretmen. Köyde yaşadığı hayatın rahatlığını sık sık dile getiriyor, dalından koparıp yiyemediği domatesi mahallede tezgahtan satın almanın zorluğu ve gerek ev kiralarının iki katı olmasının getirdiği bütçe sıkıntısına vurgu yapılmıştır. O dönemde öğretmenlerin ek işlerinin olduğunu herkesin geçim sıkıntısı yaşadığını görmekteyiz. Bütün bunlar bir yana öğretmenlik yaparken çocukları iyi gözlemleyip sıkıntılarına yardımcı olmaya çalışıyor bu sayede minik kalpleri fethediyor. Gözlemlediğim kadarıyla köydeki ve şehirdeki yaşantısında değişmeyen tek şey ailesiyle ve öğrencileriyle olan diyaloğu. Öğrencilerine gösterdiği sevgiyi ve anlayışı kendi çocuklarına da gösteriyor.
  Bir de o zamanlar aile içinde birlik ve beraberliğin olduğunu, geçim sıkıntısı yüzünden tüm fertlerin birbirine yardım etmesi beraberinde birbirlerine olan bağlılığı kuvvetlendiriyor. Günümüzde ne anne baba çocuğu anlıyor ne de çocuk onları. Aile kavramı bizlere verilen mesajlar arasında. Şimdiki anne babalar da işten geliyor onlar da geçim sıkıntısı yaşıyor ama o sıkıntı içinde kalmamalı çocuklarla ilgilenmeli aynı zamanda işlerine de gereken özeni göstermeliler. Temelinde geçim sorunu olan öğretmenimizin birçok soruna maruz kalınca daha fazla dayanamayıp akıl hastanesine yatırılması kararlaştırılıyor.
  Toplumumuz birbirini anlamıyor; kaldı ki küçücük çocuklar öğretmenlerinin sıkıntısını anlıyorken yaşça büyük olan bizler birbirimizi anlamıyoruz. İstediğimiz kadar yaşça büyük olalım lakin empati yapamıyorsak ve anlamıyorsak birbirimizi, biz büyümemişiz demektir. Birbirimizi anlamadığımız için sıkıntılarımızın  da farkında değiliz o sebeple toplumca yardımlaşma durumumuz söz konusu değil. Filmde yardımlaşma kavramı da mesajlar arasındaydı. Bir velinin öğretmene yardım etmesi, duyarlı davranması aynı zamanda öğrencinin de öğretmenin ek iş bulmasında yardımcı olması herkesin birbirine ihtiyacı olduğunun ve bunun statüyle ilgisi olmadığının göstergesi. Herkes kendi ekmeğinin peşinde diye bir söz var. Bu söz kısmen doğru olsa da zamanla bencilliğin önünü açmış ve yardımlaşmayı unutmamıza sebep olmuştur. Aile içinde erkek çocuğun babaya eve katkısı olsun diye yardım etmesi de muazzamdı. Bunu düşünmesi bile hayran olunası.
Velhasıl çok güzel nostaljik bir filmdi. Naçizane tavsiyemdir.

Yorumlar

  1. Çok güzel anlatmışsın Söylediklerine katılıyorum Ne biz büyükler çocukları anlayabiliyoruz ne de çocuklar bizi anlıyor a bir gerçek de var ki şimdiki zamanda büyükler çocuklara her şeyi altın tepside sunuyor

    YanıtlaSil
  2. güzel yorumlama 👌🏻

    YanıtlaSil
  3. güzel yorumlama emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Kemal Sunal'in bu filmini bilmiyordum en kısa zamanda izleyeceğim

    YanıtlaSil
  5. Emeginize saglik ������

    YanıtlaSil
  6. <3 Kıymetli yorumun için kendi adıma teşekkür ederim. Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BÜTÜN

Anın parçalanmaz geçitleri paramparça oldu. O boşluktan içeri ışık girdi. Esaretinde bağımsız bir içtenlikle Sildi göz yaşlarını. Sırılsıklam karşılaşırsan kendine Şaşırma! Sınırlı anlayışlarınla Dağıldın bu çatışmada Ama yok olmadın da o farkındalıkta! Simge Damar

Yeryüzündeki Tek Çatımız Gökyüzü

      Aile büyüklerimizin çoğu Bulgaristan ve Romanya göçmeni. Zamanında Türkiye’ye gelen aile büyüklerimiz göçebe hayatını devam ettirmek zorunda kalmışlar. Çünkü, Türkiye’de istenmemişler. Türk olmalarına rağmen. İstenmeme sebepleri ise ecnebi diye nitelendirdikleri yabancı kültürü Türkiye’ye onların getirmesiymiş. Bu bilgileri dedeme de dedesi anlatmış. Zar zor yerleşebilen göçmenler hep bir arada yaşar, yaptıkları evlerin dışını mavi renge boyarlar maviyi çok severlermiş. Dış cephesi mavi olan bu evlere dışarıdan bakanlar anlarmış ki bu ev göçmen evi. Göçmenlerin h emen hemen her eşyası mavi olurmuş.  Müstakil evlerinin dışını da hala usulen mavi boyarlar. -  Peki bu mavi ne anlama geliyor ? - Gökyüzü.  Cevap bu kadar basitti. Sonra dedem anlatmaya başladı. Göçmenler kolay kolay bir yere ait hissedemiyorlar, orayı ev veya yurt olarak benimseyemiyorlarmış. Gökyüzü ise nereye giderlerse gitsinler onların tek çatısı olmuş.  Göçmenler arasında mavi renginin anlamı, yeryüzündeki tek ç

Dönme Dolap

  Çok eskidi bakışmalar baş başalar Sessizlik saatlerini çalan çanlar Şimdi bir bahar akşamı kokusu Bol sohbetli, çaylı Hava hafiften esiyor Gün batımının o nahoş turuncusu  Bizde sohbetler doğuruyor O bahar akşamlarının  Ilık sohbetleri Dönme dolap gibi Aynı yere defalarca gelir Biz yine de güleriz.